Uzak diyarlarda, bulutların ardında saklı, gökyüzüyle denizin birleştiği bir yer vardı. Bu yerin adı Işıklar Diyarıydı. Burada yaşayan herkes, gökyüzünü süsleyen Güneş ile Ay’ın hikâyesini bilirdi ama kimse onun gerçek olduğunu düşünmezdi. Çünkü bu hikâye, binlerce yıl önce başlamış, ama hiç bitmemişti.
Güneş, altın sarısı ışıklarıyla her sabah doğar, dünyayı ısıtır, çiçekleri uyandırır, denizi parlatırdı. Onun gülüşü, rüzgârın dansı gibiydi; sıcak, neşeli ve umut doluydu. Ay ise gümüş gibi parlardı. Geceleri gökyüzünde sessizce süzülür, yıldızlara fısıldar, uykusuz kalan çocuklara tatlı rüyalar getirirdi. O, sakinliğiyle huzur verir, sessizliğin içinde binlerce hikâye taşırdı.
Ama işin garip tarafı şuydu: Güneş ile Ay, asla birbirlerini göremezlerdi. Birinin doğduğu an, diğeri gitmek zorundaydı. Sanki gökyüzü, onların bir araya gelmesine izin vermiyordu.
Yüzyıllar boyunca Güneş, Ay’ı hep merak etmişti. Onun ışığını, denizin yüzeyinde, sabah vakti son anlarında görür, "Ne kadar güzel… ama onu tanıyamayacağım," derdi. Ay ise gecenin sonunda ufukta beliren Güneş’in ışığını hisseder, "Bu sıcaklık… Ne güzel olmalı," diye düşünürdü.
Bir gün, Işıklar Diyarı’nda yaşayan Elara adında küçük bir kız, bu hikâyeyi büyükannesinden dinledi. Büyükannesi şöyle demişti:
— Elara, gökyüzünde bir sır var. Güneş ile Ay bir gün buluşursa, gökyüzü altın ve gümüş ışıklarla kaplanacak, dünya sonsuz mutlulukla dolacak. Ama onlar birleşmeden bu sır hep yarım kalacak.
Elara, bu sözleri duyunca karar verdi: "Ben Güneş ile Ay’ı buluşturacağım!"
Küçük kız, cesaretini toplayıp gökyüzüne çıkmanın bir yolunu aradı. Dağların en yüksek zirvesine tırmandı, oradan yıldızlara seslendi:
— Yıldızlar! Siz gökyüzünde her şeyi bilirsiniz. Güneş ile Ay’ı nasıl buluşturabilirim?
En parlak yıldızlardan biri, tatlı bir sesle cevap verdi:
— Elara, bu kolay değil. Onlar farklı zamanlarda doğar. Ama eğer Zaman Kapısını bulursan, bir günü ikiye bölebilir, Güneş ile Ay’ı aynı anda gökyüzünde tutabilirsin.
— Peki Zaman Kapısı nerede? diye sordu Elara.
— "Rüzgâr Ormanı"nın en derinlerinde. Ama oraya gitmek için üç büyük sınavdan geçmelisin.
Elara tereddüt etmedi. Küçük sırt çantasını aldı, içine biraz ekmek, su ve büyükannesinin ördüğü kırmızı atkısını koydu. Yolculuğuna başladı.
Birinci Sınav: Fırtına Vadisi
Vadinin içinden geçerken, dev rüzgârlar ve yağmur onu geriye itmeye çalıştı. Fırtına öyle güçlüydü ki adım atmak bile zordu. Ama Elara, büyükannesinin sözlerini hatırladı: "Cesur olan, en güçlü rüzgârı bile dansa çevirebilir." Küçük kız, rüzgâra karşı yürümek yerine onunla birlikte hareket etti. Adımlarını rüzgârın ritmine uydurdu, dans eder gibi ilerledi. Ve sonunda vadiden çıkmayı başardı.
İkinci Sınav: Sessizlik Gölü
Gölün ortasında bir kapı vardı. Ama kapıya ulaşmak için gölde yürümek gerekiyordu. Su o kadar sessizdi ki, tek bir dalga bile çıkmıyordu. Bir ses duyuldu:
— Bu gölden geçmek için, kalbindeki en derin duyguyu söylemelisin.
Elara duraksadı. Sonra gözlerini kapatıp fısıldadı:
— Güneş ile Ay’ı buluşturmak istiyorum… çünkü onların birbirini tanıması gerekiyor.
Birden gölde altın ve gümüş ışıklar belirdi, suyun üstünde görünmez bir yol açıldı. Elara, bu yolu takip ederek kapıya ulaştı.
Üçüncü Sınav: Yıldızların Sorusu
Kapının önünde üç yıldız belirdi. En parlak olanı konuştu:
— Son soru: Işık nedir?
Elara biraz düşündü. Sonra gülümsedi:
— Işık… yalnız kalmamaktır. Işık, karanlıkta bile yanında birinin olmasıdır.
Yıldızlar parladı ve kapı açıldı. İçeride, dönen kum saatleriyle dolu dev bir salon vardı. Bu, Zaman Kapısı’ydı.
Elara kum saatlerinden birini ters çevirdi. O an gökyüzünde bir mucize oldu: Gün ve gece aynı anda başladı. Ufukta altın sarısı Güneş, yanında gümüş ışıklı Ay belirdi.
Güneş, şaşkınlıkla baktı:
— Sen… sen Ay mısın?
Ay gülümsedi:
— Evet. Ve sen Güneş’sin. Yıllardır seni görmek istedim.
Onlar konuşurken, gökyüzü altın ve gümüş ışıklarla doldu. Kuşlar sabah şarkılarını söylerken, yıldızlar geceyi terk etmedi. Dünya, hem gündüzün neşesini hem de gecenin huzurunu aynı anda hissetti.
Elara gökyüzüne bakarak fısıldadı:
— Artık birbirinizi tanıyorsunuz…
Güneş ile Ay, o günden sonra yılda bir kez, kısa bir süreliğine buluşmaya devam etti. İnsanlar bu olaya tutulma dedi. Ama Işıklar Diyarı’ndaki herkes, bunun gerçek adını bilirdi: Güneş ile Ayın Buluşması.
Ve Elara’nın ismi, gökyüzünde yankılanan bir masal oldu.
Hızlı Masal
HizliMasal.com olarak, size en güzel masalları paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
© 2025. All rights reserved.
iletisim@hizlimasal.com