Uzak bir dağın eteğinde, yemyeşil ağaçlarla çevrili küçük bir köy vardı. Bu köy, sakin ve huzurlu yaşamıyla bilinir, insanlar birbirine sımsıkı bağlıydı. Burada, henüz sekiz yaşında olan İsmail adında sevimli bir çocuk yaşardı. İsmail, gözleri pırıl pırıl, kalbi ise büyük bir sevgiyle dolu biriydi.
İsmail’in ailesi sade bir hayat sürüyordu. Babası Hasan, köyün saygı duyulan adamlarından biriydi. Herkes onu hem bilgeliği hem de adaletiyle tanırdı. Annesi Fatma ise, sabahın erken saatlerinden geceye kadar ev işlerini yapar, ailesine sevgiyle bakardı. İsmail de okuldan arta kalan zamanda kardeşlerine yardım eder, hayvanlarla ilgilenir ve evin küçük işlerinde annesine destek olurdu.
Yılın en önemli zamanlarından biri yaklaşmıştı: Kurban Bayramı. Köyde hazırlıklar başlamış, herkes kurbanlık hayvanlarını seçmek için heyecanla bekliyordu. İsmail de bu bayramı sabırsızlıkla bekliyordu çünkü babası bu yıl ona ilk defa kurbanlık koyunu seçme görevini vermişti.
Bir sabah erkenden kalkıp babasının yanına gitti. Babası elini İsmail’in başına koydu ve gülümseyerek:
— Bugün seninle birlikte kurbanlık koyunu seçeceğiz oğlum. Bu, çok önemli bir görevdir. Unutma, kurban sadece bir hayvan kesmek değil, kalpten yapılan bir ibadettir. Paylaşmanın, fedakarlığın ve Allah’a şükrün en güzel yoludur.
İsmail heyecanla, "Evet baba! En iyi koyunu seçeceğim," dedi.
Köye varınca, pazarda onlarca koyun vardı. İsmail gözlerini dört açtı, sağlıklı, iri ve hareketli olanları dikkatle inceledi. Yanında babası, ustalıkla koyunların özelliklerini anlattı.
— Bak oğlum, bu koyun iyi beslenmiş, güçlü. Ama sadece dış görünüşe bakmak yetmez. Hayvanın sakin ve sağlıklı olması da önemlidir.
İsmail, kalbi titreyerek birkaç koyunun yanına gitti, onları okşadı, yürütüp koşturdu. Sonunda gözlerine en çok çarpan, biraz ufak ama gözleri parlak, sakin bir koyunu seçti.
— İşte bu! Bu benim koyunum olacak, dedi.
Babası tebessüm etti:
— Çok güzel seçim yaptın, oğlum. Bu koyun Allah’ın rızasını kazanacak bir kurban olacak inşallah.
Günler geçti, İsmail koyunuyla ilgilendi. Ona ot verdi, su verdi, sevgiyle konuştu. Koyun da İsmail’i çok sevmişti. Bu arada, köyde herkes kurban hazırlıklarını tamamlamaya başladı. Ancak o yıl, köy zorluklar içindeydi. Kış sert geçmiş, yiyecek bulmak zorlaşmıştı. Bazı aileler aç kalmış, özellikle çocuklar oldukça mutsuzdu.
İsmail, bir akşam annesine yaklaştı:
— Anneciğim, kurban etini gerçekten biz yiyecek miyiz? Yoksa ihtiyaç sahiplerine mi dağıtacağız?
Annesi sevgiyle yanıtladı:
— Sevgili oğlum, kurbanın anlamı paylaşmaktır. Biz eti yemezsek de, ihtiyaç sahiplerine dağıtarak iyilik yapmış oluruz. Paylaşmak, Allah’a en güzel teşekkürdür.
İsmail biraz düşündü, sonra gözleri parladı:
— Ben istiyorum ki, kurban etini ihtiyaç sahibi herkese dağıtalım. Özellikle aç çocuklara! Çünkü onlar bizim gibi yemek yiyemiyorlar.
Ertesi sabah, İsmail babasıyla birlikte kurbanlık koyunu hazırladı. Koyun kesildi, etler özenle paylaşıldı. İsmail, kardeşleriyle birlikte eti ev ev, kapı kapı dolaşıp ihtiyaç sahiplerine ulaştırdı. Her kapıda insanların yüzündeki mutluluk, İsmail’in kalbini ısıttı.
Ancak, o sırada köyün en fakirlerinden olan yaşlı bir kadın kapıyı açtı. Kadın çok yaşlı, elleri titriyordu. İsmail ona eti verdiğinde kadın gözlerinden yaşlar süzüldü.
— Allah senden razı olsun evladım, dedi.
İsmail, "Bu etleri dağıtmak benim için en büyük mutluluk," dedi ve yola devam etti.
Köydeki herkes İsmail’in bu fedakarlığını konuşuyordu. Küçük bir çocuk olmasına rağmen kalbindeki sevgiyle büyük işler başarmıştı. İyilik yapmak için yaşın önemi yoktu, önemli olan kalbin temiz olmasıydı.
Bir gece İsmail rüyasında büyük bir nur içinde Peygamber Efendimizi gördü. Peygamber ona sevgiyle baktı ve şöyle dedi:
— Ey İsmail, kalbindeki sevgi ve paylaşma isteği Allah katında çok kıymetlidir. Her fedakarlık, en büyük ibadettir. Senin gibi kalpler dünyayı güzelleştirir.
İsmail uyandığında gözleri yaşlıydı ama yüreği mutlulukla doluydu. Anladı ki, iyilik yapmak sadece bir görev değil, aynı zamanda Allah’a yakınlaşmaktı.
Kurban bayramından sonra köyde işler yavaş yavaş düzelmeye başladı. İnsanlar daha çok birbirine yardım etti, daha çok paylaştı. İsmail’in fedakarlığı, köyün kalbinde yeni bir ışık yakmıştı.
Bir gün köyde çocuklar etrafında toplandı. İsmail onlara şöyle dedi:
— Arkadaşlar, unutmayın! Kurban sadece bir hayvanı kesmek değil, kalpten vermek, paylaşmak ve Allah’a şükretmektir. Her küçük iyilik büyük anlamlar taşır. Bizler küçük olsak da büyük işler başarabiliriz.
Çocuklar neşeyle birbirlerine sarıldı, iyiliğin gücünü öğrendiler.
Yıllar geçtikçe İsmail büyüdü, kalbindeki sevgi hiç azalmadı. O, köyünde, çevresinde iyilik yapan, yardım eden, fedakar biri olarak anıldı. Herkes bilir ki, gerçek büyüklük, kalpten gelen sevgi ve fedakarlıktır.
Hızlı Masal
HizliMasal.com olarak, size en güzel masalları paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
© 2025. All rights reserved.
iletisim@hizlimasal.com