Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yemyeşil vadilerle çevrili, gökyüzünün her zaman masmavi olduğu uzak bir diyarda, dillere destan güzellikte bir çiçek bahçesi varmış. Bu bahçede her renkten, her kokudan çiçekler açar, kelebekler dans eder, kuşlar sabahları neşeyle şarkılar söyler, arılar ise tatlı tatlı vızıldarmış. Ama bu bahçenin en özel sakini, hiç şüphesiz Kraliçe Arı Melina imiş.

Melina, sıradan bir kraliçe arı değilmiş. Kanatları altın sarısı parıltılarla ışıldar, gözleri gökyüzü kadar derin maviymiş. Kolonisindeki her arı onu hem sever hem de ona sonsuz saygı duyarmış. Çünkü Melina sadece güçlü değil, aynı zamanda merhametli, adil ve bilgeymiş. Arılar nektar toplarken bile adil davranır, her çiçeğin hakkını gözetirmiş.

Bir gün Melina, bahçenin en ücra köşesindeki beyaz zambakların oraya gitmiş. Orası genellikle sessiz olurmuş; rüzgar hafifçe eser, çiçekler tatlı bir koku yayarmış. Fakat o gün farklı bir şey olmuş. Melina, bir çiçeğin diğerlerinden çok farklı olduğunu fark etmiş. O çiçek, sanki canlıymış gibi başını kaldırıp ona bakmış. Ve birden çiçeğin yapraklarının arasından ince, melodik bir ses gelmiş:

— Hoş geldin Kraliçe Melina. Seni uzun zamandır bekliyordum.

Melina şaşkınlıkla kanat çırpmış.
— Bekliyordun mu? Ama sen bir çiçeksin… nasıl konuşabiliyorsun?

Çiçek gülümser gibi olmuş. Yaprakları yavaşça titremiş.
— Ben Çiçek Prensi Lorian’ım. Bir zamanlar bu toprakların koruyucusu olan genç bir prenstim. Ama kötü niyetli Gölge Cadısı, bahçemizi ele geçirmek istedi. Ona karşı koyduğumda beni bir çiçeğe dönüştürdü. Yıllardır, gerçek sevgiyi bulduğum gün yeniden insan olacağım günü bekliyorum.

Melina’nın kalbi hızla atmaya başlamış. Böyle şeyler yalnızca masallarda olur sanırmış.
— Peki, neden bana açıldın?

Lorian’ın sesi biraz hüzünlü ama umut doluymuş:
— Çünkü senin kalbinde sevginin en saf halini hissediyorum. Bahçeyi korumak için gösterdiğin çaba, adaletin ve merhametin… Bunlar, lanetimi çözebilecek tek şey. Ama bu kolay olmayacak. Gölge Cadısı hâlâ buralarda. Bahçeyi tamamen ele geçirirse, ben sonsuza dek bu çiçek formunda kalırım.

O anda uzaklardan kara bulutlar yaklaşmış. Bahçedeki diğer çiçekler rüzgarla savrulmuş, kuşlar susmuş, arılar endişeli vızıldamaya başlamış.

Melina, kolonisine dönüp yüksek sesle konuşmuş:
— Arılarım! Bahçemiz büyük bir tehlike altında. Gölge Cadısı geliyor. Eğer bu bahçeyi kaybedersek, sadece çiçekler değil, tüm canlılar zarar görecek. Hep birlikte çalışmalıyız!

Arılar, kanatlarını kararlılıkla çırpmış. Onlar için Kraliçe Melina’nın sözü emirmiş.

O gece, Gölge Cadısı bahçeye girmiş. Üzerinde simsiyah bir pelerin, elinde kıvrımlı bir asa varmış. Asasından yayılan duman, dokunduğu her çiçeği solgunlaştırıyormuş.
— Ah, sonunda! dedi cadı, sinsi bir gülümsemeyle. Bu bahçe benim olacak!

Melina, cesaretle öne çıkmış.
— Bu bahçeye zarar veremezsin. Burası hepimizin yuvası.

Cadı kahkaha atmış.
— Sen küçücük bir arısın, bana nasıl engel olacaksın?

Melina ise gözlerini kısmış.
— Yalnız değilim.

O anda binlerce arı, Melina’nın arkasında vızıldayarak saf tutmuş. Her biri cesurca ileri atılmış. Cadı, asasını sallayıp karanlık dumanlar savurmuş. Arılar ise birleşerek dumanı dağıtmış, çiçeklerin etrafında koruma çemberi oluşturmuş.

Tam o sırada Melina, Lorian’ın yanına uçmuş.
— Bu savaşı kazanmak için senin yardımına ihtiyacımız var. Ne yapmam gerek?

Lorian, sessizce fısıldamış:
— Kalbini aç, Melina. Bahçeye ve bana duyduğun sevgiyi dile getir. Sevgi, cadının en büyük korkusudur.

Melina derin bir nefes almış. Kanatlarından altın ışıklar yayılmış.
— Bu bahçeyi seviyorum! Buradaki her canlıyı seviyorum! Lorian’ı seviyorum! Ve hiçbir karanlık, bu sevgiyi yok edemez!

O an, Melina’nın kalbinden çıkan ışık tüm bahçeyi kaplamış. Cadının karanlık dumanları erimiş, asası çatlayıp kırılmış. Gölge Cadısı çığlık atarak geri çekilmiş ve gözden kaybolmuş.

Işıklar yavaşça solduğunda, beyaz zambak titremeye başlamış. Yaprakları yere dökülmüş, yerinde yakışıklı bir genç belirmiş. Lorian artık özgürmüş.

Gözleri Melina’ya bakmış, gülümsemiş:
— Teşekkür ederim, Kraliçem. Bana yeniden hayat verdin.

Melina hafifçe utanmış, ama gülümsemekten kendini alamamış. O günden sonra Lorian, bahçenin koruyucusu olmuş. Melina ile birlikte çalışmışlar; çiçekler daha parlak açmış, kuşlar daha neşeli şarkılar söylemiş. Arılar ise her zamankinden daha huzurlu yaşamış.

Ve böylece Kraliçe Arı ile Çiçek Prensi, sevgileriyle hem bahçeyi hem de birbirlerini sonsuza dek korumuşlar.

Onların hikayesi, rüzgarın fısıltısında, çiçeklerin kokusunda ve arıların vızıldamasında yaşamaya devam etmiş.

Masal burada biter, ama sevgi bitmezmiş… 🌸🐝💛