Bir varmış bir yokmuş, bulutların gölgeleriyle süslenmiş, deniz kokusunun sokaklarına sinmiş küçük bir sahil köyü varmış. Bu köyde, çocukluklarından beri birbirinden ayrılmayan iki dost yaşarmış: Lina ve Aras.
Lina’nın saçları rüzgârda dalgalanan altın teller gibi, gözleri ise masmavi bir göl gibi parıldarmış. Aras ise merak dolu bakışlara sahip, biraz yaramaz ama yüreği tertemiz bir delikanlıymış. İkisi de çocukken hep aynı oyunu oynarmış: “Gökyüzüne Uçma Oyunu.” Lina her defasında avuçlarını gökyüzüne uzatıp, “Bir gün gerçekten uçacağız Aras, buna inanmalısın,” dermiş. Aras gülerek, “Biliyorum Lina ama önce uçmayı öğrenmemiz gerek, yoksa dümdüz düşeriz,” diye takılırmış.
Bir gün köy meydanı kalabalıklaşmış. Herkes, limandan gelen yaşlı bir seyyahın etrafında toplanmış. Seyyahın omzunda eskimiş bir çanta, elinde altın kenarlı, garip ışık saçan bir pusula varmış. Çocuklar merakla yaklaşırken seyyah yüksek sesle anlatmaya başlamış: “Gökyüzünde, bulutların arkasında gizli bir ada var. O adada kristal bir ağaç büyür ve bu ağaçtan düşen yıldızlar dilekleri gerçekleştirir. Ama oraya giden yol, yalnızca cesur yüreklerin görebileceği bir gökyüzü kapısından geçer.” Köylüler arasında mırıldanmalar başlamış. Kimi inanmamış, kimi de korkmuş. Lina, Aras’a doğru eğilip fısıldamış: “Aras, bu işte! Gökyüzü kapısını bulup o adaya gidelim!” Aras biraz kaşlarını çatmış: “Lina… Ya gerçekten varsa ve geri dönemezsek?” Lina gülümsemiş: “O zaman sonsuza kadar macera yaşarız. Hem sen cesur değil misin?” Aras derin bir nefes almış, hafif gülerek cevap vermiş: “Tamam, ama bu defa oyunun adı ‘Gerçekten Gökyüzüne Uçma’ olacak.”
Gece yarısı, köy uykuya daldığında Lina ve Aras sessizce limana gitmişler. Ay, denizin üzerine gümüş bir yol sererken, seyyahın pusulası göğün ortasına doğru ışık saçmaya başlamış. Aras pusulaya bakıp şaşkınlıkla, “Bu… kuzeyi göstermiyor. İbre, ayın yanındaki yıldıza dönmüş!” demiş. Lina heyecanla, “O yıldızın yanında mavi bir kapı var! Görüyor musun?” Aras gözlerini kısıp bakmış, gerçekten de incecik, mavi ışık saçan bir kapı bulutların arasında süzülüyormuş. Aras elini Lina’ya uzatmış: “Hazırsan, birlikte.” Lina elini sıkıca tutmuş: “Birlikte.”
İkisi bir anda yerden yükselmeye başlamış. Rüzgâr kulaklarında uğuldayarak saçlarını savuruyor, altlarında köy küçülüp küçülüyormuş. Gökyüzü kapısından geçtiklerinde göz kamaştırıcı bir manzara karşılarına çıkmış: Rengârenk kuşlar, şeker gibi kabaran bulutlar, gökkuşağı şelaleleri ve gökyüzü denizleri… Lina nefesini tutmuş: “Burası… burası gerçek mi?” Aras gülmüş: “Sanırım rüyamızın içindeyiz.”
Tam sevinçle ilerlerken, önlerine dev bir gölge düşmüş. Altın tüyleri parlayan, gözleri gök gibi derin bir gök aslanı yollarını kesmiş. Gök aslanı kükremiş: “Bu adaya ancak yüreği saf olanlar girebilir. Sizin aşkınız cesaret mi yoksa merak mı?” Aras ve Lina birbirine bakmış. Aras konuşmaya çalışmış: “Biz… biz sadece…” Lina araya girmiş: “Bizimki dostluktan doğan, dünyaları aşan bir sevgi. Cesaretimiz, birbirimize inanmaktan geliyor.” Gök aslanı gözlerini kısmış, sessizlik çökmüş. Sonra hafifçe gülümsemiş: “Pekala. Ama yolunuz kolay olmayacak. Önce Bulut Labirenti’ni, sonra Yıldırım Köprüsü’nü geçmelisiniz.”
Bulut Labirenti’ne girdiklerinde yollar karışmış, her dönüşte bembeyaz duvarlar önlerini kapatıyormuş. Aras homurdanmış: “Bu labirent sonsuza kadar sürebilir.” Lina gülerek, “Sonsuza kadar süremez, çünkü benim karnım acıktı,” demiş. Tam o sırada pusula tekrar parlamış ve yönü göstermiş. Labirentin çıkışında onları Yıldırım Köprüsü bekliyormuş: Altlarında sonsuz boşluk, üstlerinde şimşekler çakıyor. Aras derin bir nefes almış: “Hazır mısın?” Lina başını sallamış: “Sen yanımdayken hep.”
Köprüyü geçtiklerinde gök adası ortaya çıkmış. Adanın ortasında dev bir kristal ağaç, dallarında yıldız ışıklarıyla süslüymüş. Lina fısıldamış: “Bir dilek dile Aras.” Aras gülümsemiş: “Sen önce.” Lina: “Birlikte geçirdiğimiz her gün bir macera olsun.” Aras: “Ve asla yollarımız ayrılmasın.” Ağaç ışık saçmış, dallarından iki yıldız düşerek avuçlarına konmuş. Ağaç, yumuşak bir sesle: “Bu yıldızlar sizi hep bir arada tutacak,” demiş.
Köylerine döndüklerinde her şey aynı görünüyormuş ama onlar artık biliyormuş: Gökyüzünde, aşklarını koruyan bir yıldız var. Ve ne zaman başlarını kaldırıp o yıldıza baksalar, gök adasındaki maceralarının fısıltısını duyuyorlarmış. Onlar ermiş muradına, gökyüzü de seyretmiş maceralarına.
Hızlı Masal
HizliMasal.com olarak, size en güzel masalları paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
© 2025. All rights reserved.
iletisim@hizlimasal.com