Deniz o sabah, sanki derinlerinden gelen görünmez bir müzikle uyanmıştı. Güneş ışıkları suyun yüzeyinde binlerce altın parıltıya bölünüyor, dalgaların hafif salınımıyla birlikte bu parıltılar mercan kayalıklarının kırmızı, turuncu ve mor tonlarına yansıyordu. Mercanların arasında, diğer tüm balıklardan farklı, gözleri birbirine kilitlenmiş iki balık yüzüyordu: Kırmızı Balık ve Mavi Balık. Kırmızı’nın pulları gün batımının ateşini taşır gibi yakut rengi parlıyor, yüzgeçleri her hareketinde etrafa ince kızıllık dalgaları yayıyordu. Mavi’nin pulları ise ay ışığının denize düşmüş hali gibiydi; ona bakan bir balık, o mavi derinliklerde hem huzuru hem de sonsuzluğu görürdü. Onlar sadece iki dost değildi, dalgaların bile ayıramadığı iki aşıktı.

O sabah Kırmızı, gözlerindeki parıltıyı saklamaya çalışsa da başaramadı. Mavi fark etmişti; bir şey söyleyecekti. Kırmızı hafif bir kabarcık çıkardı ve sonunda konuştu: “Mavi… Yaşlı Kaplumbağa’dan bir şey duydum. Mercan Kayalıklarının çok ötesinde, Işıklar Mağarası diye bir yer varmış. İçinde dilekleri gerçekleştiren dev bir inci saklıymış. O inciye dokunan, kalbinin en derin dileğini gerçekleştirirmiş… Düşünsene, biz… sonsuza kadar yan yana olabiliriz.” Mavi, Kırmızı’nın gözlerine baktı ve sessizce gülümsedi: “Zaten dileğim bu. Ama seninle gitmek… işte o, başka.”

Yola çıktılar. İlk durakları, denizin en eski sırlarını saklayan Yosun Ormanı’ydı. Yosunlar o kadar uzun ve yoğundu ki, güneş ışığı incecik çizgiler halinde içeri sızıyor, suyun içinde dans eden bu ışık parçaları balıkların yüzgeçlerine vurunca altın gibi parlıyordu. Yavaş yavaş ilerlerken Kırmızı bir anda durdu; kuyruğu sıkışmıştı. “Ahh! Mavi! Kuyruğum takıldı!” diye seslendi. Mavi hiç tereddüt etmeden geri döndü, yosunların arasına daldı ve yavaşça onu kurtardı. Göz göze geldiklerinde Mavi’nin sesi derin ve sakindi: “Sakın korkma. Seni burada bırakmam.” Kırmızı hafifçe gülümsedi: “Bazen… iyi ki varsın demek yetmiyor.” Mavi gözlerini daha derinlere diker gibi baktı: “Sen yanımdayken hiçbir yol uzun değil.”

Yosun Ormanı’ndan çıktıklarında, suyun altını koca gölgeler kapladı. Kırmızı telaşla fısıldadı: “Mavi… Bunlar köpekbalığı olabilir mi?” Gölgeler yaklaştı, ama su birden kahkahalarla çınladı. Dost canlısı yunus sürüsü etraflarını sardı. Lider yunus, Naro, gülerek selam verdi: “Nereye böyle aşık balıklar?” Mavi yanıtladı: “Işıklar Mağarası’na gidiyoruz.” Naro başını salladı: “O zaman Fırtına Geçidi’ni aşmanız gerek. Ama dikkat edin, orası sevgiyi sınar.”

Fırtına Geçidi’ne vardıklarında deniz kabarmış, gökyüzüne uzanan dalgalar gürleyerek yükseliyordu. Akıntılar öyle güçlüydü ki, balıkları birbirinden ayırmak için adeta yarışıyordu. Bir an Kırmızı Mavi’den koptu. “Mavi! Seni göremiyorum!” diye bağırdı. Dalgaların arasından Mavi’nin sesi geldi: “Sesime gel! Bırakmam seni!” Tüm güçleriyle yüzdüler, nihayet birbirlerine ulaştılar. Nefes nefese kalan Kırmızı, titreyen sesiyle fısıldadı: “Seni kaybetseydim… bu yolculuğun anlamı kalmazdı.” Mavi, yüzgecini onun yüzgecine kenetledi: “Seni bırakmak… ölmek gibi olurdu.”

Geçitten sonra sakin bir koya ulaştılar. Burada deniz tabanına gömülmüş, yosunlarla kaplı eski bir deniz feneri vardı. Fenerin dibinde yaşlı bir midye sessizce oturuyordu. Onları görünce konuştu: “Karanlık Geçit’ten geçecekseniz, ışık taşımalısınız. Orası sadece gözünüzü değil, kalbinizi de sınar.” Işık saçan yosunları verdikten sonra ekledi: “Unutmayın, bazı yollar sadece sevgiyle aydınlanır.”

Karanlık Geçit, dar, soğuk ve sessizdi. Burada suyun uğultusu bile kayboluyor, baloncuklar patlamadan yok oluyordu. Bir anda önlerinde sis gibi bir gölge belirdi. Derin bir sesle konuştu: “Gerçekten birbirinize bağlı mısınız?” Mavi gözünü bile kırpmadan yanıtladı: “Benim sevgim oyun değil. O, sonsuz bir yolculuk.” Kırmızı ekledi: “Kalbim, Mavi’nin yanında atıyor. Onu bırakmam.” Gölge yok oldu, yol açıldı.

Işıklar Mağarası’na vardıklarında tavandan sarkan ışık damlaları, denizin içinde ikinci bir gökyüzü yaratıyordu. Ortada, ay ışığı gibi parlayan dev bir inci vardı. Yaşlı bir ahtapot yavaşça yaklaştı: “Bencillik taşıyan dilekler deniz tarafından yutulur.” Kırmızı, Mavi’ye dönüp fısıldadı: “Benim dileğim, her gün yeni bir maceraya atılmak… seninle.” Mavi, gözleri ışıldayarak yanıtladı: “Benim dileğim, seni sonsuza kadar yanımda görmek.” İnci parladı, ışık kabarcıkları etraflarını sardı, sanki deniz onların aşkına mühür vuruyordu.

Köylerine döndüklerinde her şey aynıydı ama kalplerinde farklı bir huzur vardı. Fakat günler sonra Kırmızı, ufka bakarak konuştu: “Mavi… Yaşlı Kaplumbağa’nın bir de Kayıp Yıldız Adası hikâyesi vardı. Duyduğuma göre Işıklar Mağarası’nın inci ışığıyla Yıldız Taşı birleşirse, dilek ebediyen bozulmazmış.” Mavi duraksadı, sonra kararlı bir şekilde: “Orası tehlikeli. Ama seninle gideceğim.”

Yunus Naro bu defa çok daha ciddi bir ifadeyle konuştu: “O yol üç sınavdan geçer: Girdap Kapısı, Sessizlik Koridoru, Gölgeler Geçidi. Ve her biri kalbinizi sınar.”

Girdap Kapısı’nda sular, gökyüzüne uzanan duvarlar gibi dönüyordu. Kırmızı, Mağara’dan aldıkları küçük parıltıyı suya bıraktı. Işık girdabı yarıp geçit açtı. Sessizlik Koridoru’nda hiçbir ses yoktu, sadece gözler konuşuyordu. Kırmızı, Mavi’nin uzaklaştığını sandı ama Mavi’nin gözleri haykırıyordu: “Hiçbir güç seni benden alamaz.” Gölgeler Geçidi’nde ise Kırmızı, Mavi’yi başka bir balıkla gülerken gördü; kıskançlık kalbini sıkıştırdı. Ama gerçek Mavi arkadan fısıldadı: “Beni tanımayacak kadar mı az sevdin?” Kırmızı yanıtladı: “Seni tanımak… denizin tüm sırlarını bilmek gibi.” Gölge yok oldu.

Yıldız Adası, bembeyaz kumların ortasında parlayan dev bir yıldız taşına ev sahipliği yapıyordu. Kırmızı taşı tutarken, “Bu, dileğimizi sonsuza bağlayacak,” dedi. Mavi, “Ve seni sonsuza kadar benim kılacak,” diye ekledi. Taşı tuttuklarında ışık denize yayıldı, inci ışığıyla birleşip altın bir halka oluşturdu.

Köye döndüklerinde Yunus Naro gururla konuştu: “Aşkınız artık denizlerin efsanesi.” Kırmızı ve Mavi birbirine bakarak sadece şunu söyledi: “Bu bizim efsanemiz değil… bu, evimiz.”

Ve o günden sonra hangi fırtına koparsa kopsun, hangi dalga kabarırsa kabarsın, Işıklar Mağarası’nın inci ışığı ile Kayıp Yıldız Adası’nın parıltısı onların aşkını sonsuza kadar korudu