Bir zamanlar, çok çok eski zamanlarda, dünya henüz yağmurlarla dolmadan önce, Hz. Nuh büyük bir gemi inşa ediyordu. Allah Teâlâ ona şöyle buyurmuştu:

“Ey Nuh! Her hayvandan birer çifti al ve onları tufandan korumak için gemine bindir.”

Hz. Nuh bu emri büyük bir dikkatle yerine getirmeye başladı. Geyikler, aslanlar, tavşanlar, kuşlar… Tüm hayvanlar, Allah’ın izniyle gemiye doğru yol alıyordu.

Hayvanlara yardımcı olmak için seçilen küçük ama çok meraklı bir çocuk da vardı: adı Meryem’di. Meryem, Hz. Nuh’un ailesinden biriydi ve hayvanlara çok düşkündü. Görevi, gelen hayvanları kontrol etmek ve eksik olup olmadığını bildirmekti.

Her sabah erken kalkıyor, listesine bakıyor, gelen çiftleri kaydediyordu. Fakat bir sabah bir şey fark etti.

— “Dede!” diye seslendi Meryem, Hz. Nuh’a.
— “Listeye göre herkes tamam… ama… ama… Filin eşi yok!

Hz. Nuh şaşırdı. Büyük gri fil sabırla geminin yanında bekliyordu, ama eşi görünürde yoktu. Nuh peygamber derin bir nefes aldı:
— “Evladım, her şey Allah’ın planına göre olur. Ama kayıp olanı aramak da bizim sorumluluğumuzdur. Sabırla arayalım.”

Meryem hemen yola çıktı. Dağları, ormanları, dereleri gezdi. Her yerde kayıp fili aradı. Günler geçti, yağmurlar yaklaşmaya başladı. Gökyüzü her gün biraz daha kararırken Meryem hâlâ ümidi kesmemişti.

Bir gün küçük bir vadide, ağlayan bir ses duydu:
— “Huuu huu…”

Meryem sese doğru koştu. Ve işte oradaydı! Küçük, gri, minik kulaklı bir fil yavrusu, çalılıklar arasında ayağına diken batmış şekilde oturuyordu.

— “Ah, işte seni buldum!” dedi Meryem sevinçle.
— “Sen neredeydin böyle?”
Fil yavrusu gözyaşlarıyla cevap verdi:
— “Korktum... Diğerleri çok büyüktü. Ben gemiye layık değilim sandım...”

Meryem onun başını okşadı:
— “Hayır, kimse layık değil… Allah isterse en küçüğü bile en büyük göreve getirir. Senin yerin orası. Gemide senin gibi bir yumuşak kalbe ihtiyaç var!”

Meryem hemen onu sırtına aldı, yolda dualar ederek geri döndü. Yağmurun ilk damlaları düşerken gemiye ulaştılar. Diğer fil, eşini görünce mutlu bir şekilde böğürdü. Hz. Nuh gülümsedi:
— “Elhamdülillah! Görev tamam. Artık kapıları kapatma zamanı geldi.”

Kapılar kapandı. Gemi, Rabbimizin izniyle suyun üstünde yükselmeye başladı. İçeride tüm hayvanlar yerlerini almıştı. Ama en arka köşede, bir yavru fil, başını Meryem’in dizine koymuş, güvenle uyuyordu.

Ve Meryem o gece şu duayı etti:

“Allah’ım, kimseyi küçük görme. Çünkü senin nazarında değer, boyda değil; kalpte, merhamette ve teslimiyettedir.”