Uzun zaman önce, büyük bir krallıkta, Allah’ın kendisine bilgelik ve güç verdiği Hz. Süleyman adında bir kral yaşardı. Hz. Süleyman sadece insanları yönetmekle kalmaz, aynı zamanda Allah’ın izniyle hayvanların ve böceklerin dillerini de anlayabilirdi. Bu yüzden krallığında insanlar, hayvanlar ve küçük böcekler bile barış içinde yaşardı.

Bir gün, büyük ordusuyla birlikte ormana doğru yürüyordu. Yol boyunca doğanın güzelliklerine hayran kaldı. Ağaçların yaprakları, kuşların cıvıltısı, toprağın kokusu ona Allah’ın büyüklüğünü hatırlatıyordu. Ormanın yakınındaki küçük bir karınca yuvasından telaşlı sesler duydu. Bir karınca diğerlerine sesleniyordu: “Dikkat edin! Kral Süleyman ve askerleri geliyor, hemen yuvalarımıza saklanalım ki ezilmeyelim!”

Hz. Süleyman bu sözleri duyunca durdu ve yanında bulunanlara dedi ki: “Görüyor musunuz? Allah bana her canlıyı anlama gücü verdi. Bu yüzden onlara zarar vermemek bizim görevimiz.” Askerlerine emir verdi, “Karıncalara ve diğer canlılara zarar vermeyin.” Sonra yere eğilip karıncalara seslendi: “Ey küçük dostlarım, korkmayın. Allah’ın izniyle sizi koruyacağım.” Karıncalar da sevinçle etrafta koştular ve onun iyiliğine teşekkür ettiler.

Ancak ormanda işler her zaman huzurlu gitmiyordu. Bir gün, bazı insanlar ormandaki ağaçları kesmeye başladılar. Kuşlar korkup uçuyor, hayvanlar yuvalarından kaçıyordu. Hz. Süleyman duruma çok üzüldü ve hemen ormanın bekçilerini çağırdı. Onlara, “Orman sadece bizim değil, tüm canlıların evidir. Ağaçları ve hayvanları koruyun” dedi. Ama halkın bazıları doğaya zarar vermeye devam ediyordu. Hz. Süleyman halkı topladı ve onlara Allah’ın yarattığı her canlıya saygı göstermeleri gerektiğini anlattı. Doğayı korumanın Allah’a saygı göstermek olduğunu söyledi. Halk bundan sonra daha dikkatli olmaya başladı.

Bir gün, nehirlerin suları azaldı ve kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. İnsanlar ve hayvanlar susuzluktan korkuyordu. Hz. Süleyman karıncalardan yardım istedi. Karıncalar küçük bedenleriyle su arıyor, ormanın derinliklerinde kaybolan kaynakları bulmaya çalışıyorlardı. Hz. Süleyman Allah’a dua etti ve derelerden suyu nehre getirecek kanallar açtırdı. Böylece nehir yeniden suyla doldu. Karıncalar, kuşlar ve hayvanlar mutlulukla nehrin kenarında toplandılar.

Zamanla Hz. Süleyman ile karıncalar arasında özel bir dostluk kuruldu. Karıncalar, ormandaki tehlikeleri ve ihtiyaçları kralın kulağına getiriyordu. Bir gün düşman ordusu krallığa saldırmak üzereyken karıncalar hemen Hz. Süleyman’ı uyardılar. “Düşman yaklaşıyor, hazırlanın!” dedi küçük karınca lideri. Hz. Süleyman hemen askerlerini savaşa hazırladı ve düşmanı püskürttü. Halk, küçük karıncalara daha da çok saygı duydu çünkü onların büyük bir yardım sağladığını gördü.

Hz. Süleyman, Allah’ın verdiği bu bilgelik sayesinde bütün canlılara sevgiyle yaklaştı. Onun hüküm sürdüğü krallıkta insanlar, hayvanlar ve böcekler barış ve huzur içinde yaşadı. Herkes öğrendi ki gerçek güç, kalpten gelen sevgi ve Allah’a inanmakla olur. Küçük bir karınca bile Allah’ın büyük bir mucizesi olarak görülmeye başlandı.

Masalın sonunda, her canlıya saygı göstermenin, onlara zarar vermemek ve doğayı korumanın önemini anlamış olduk. Allah’ın yarattığı her varlık çok değerlidir ve küçük ya da büyük fark etmez, hepsinin sesi duyulmalıdır.