Ormanın kenarındaki geniş çayır, o sabah adeta bir bayram yerine dönmüştü. Hava tatlı bir serinlikle başlamış, çimenlerin ucundaki çiy damlaları sabah güneşinde pırlanta gibi parıldıyordu. Uzakta akasya ağaçlarının yapraklarını hafifçe sallayan rüzgâr, kuş cıvıltılarını ormanın her köşesine taşıyordu. Ama bu huzurlu sabah, aynı zamanda büyük bir heyecana da ev sahipliği yapıyordu: Büyük Orman Yarışı.
Parkurun başlangıç çizgisi rengârenk bayraklarla süslenmiş, yolun kıvrımları çayırdan ormanın derinliklerine kadar uzanıyordu. Yol kenarlarında, ağaç dallarına tüneyen kuşlar, dallardan sarkan sincaplar, çimenlere yayılmış tavşanlar, tilkiler, kaplumbağalar, geyikler ve daha nice hayvan, merakla yarışı bekliyordu. Kurbağalar “vak vak” diyerek tempo tutuyor, böcekler ince vızıltılarıyla onlara eşlik ediyordu.
Bu yıl yarışın favorisi, ormanın en hızlısı olarak bilinen Tavşan Titoydu. Kürkü kar gibi beyaz, kulakları dimdik, bacakları ince ama yay gibi güçlüydü. Arkadaşları sincaplar onu çevrelemiş, gaza getiriyordu.
— “Bu sefer kesin kazanırsın Tito!” dedi Sisi.
— “Sen koşmaya başladığında kimse seni yakalayamaz,” diye ekledi Mino.
Tito gururla gülümsedi:
— “Merak etmeyin. Bu yarışı ben alacağım. Geçen yıl salise farkla kaybettim. Bu yıl kimse beni geçemeyecek.”
Diğer yanda, ağır adımlarıyla Kaplumbağa Kapa hazırlanıyordu. Onun yüzünde endişe değil, huzurlu bir gülümseme vardı. “Yarışmak eğlencelidir,” diye mırıldandı kendi kendine.
Hakem baykuş Moro, parkuru son kez kontrol edip kanatlarını kaldırdı:
— “Üç… iki… bir… Başla!”
Düdük sesiyle Tito, fırlayan bir ok gibi öne atıldı. İlk dakikada öyle hızlandı ki, rüzgâr kulaklarını geriye itti. Arkasına baktığında rakiplerini göremedi bile. “Bu iş tamam,” diye düşündü. Fakat bir anda, yolun kenarındaki dere tarafından incecik bir ses duydu:
— “İmdaaat! Ayağım sıkıştı!”
Tito bir an tereddüt etti, sonra durdu. Sesin geldiği yere gittiğinde küçük bir ördek yavrusunun suyun kenarında çırpındığını gördü. “Yarış her yıl yapılır… ama bu yavruyu şimdi kurtarmazsam boğulur,” diye düşündü. Hızla dereye atladı, yavrunun ayağını kurtardı. Yavru, minnetle başını eğdi:
— “Teşekkür ederim Tito! Sen gerçek bir kahramansın.”
Tito tekrar yola koyuldu, ama biraz ileride koca bir karınca kafilesi yolun ortasında sıkışıp kalmıştı. Dev bir dal, yollarını kapatmıştı. Tito hiç düşünmeden dalı kenara çekti. Karınca lideri, “Yolumuzu açtın, minnettarız,” diye seslendi.
Hızını artırdı, ama bu sefer de dikenleri toz içinde kalmış yaralı bir kirpi gördü. Ayağı burkulmuştu, yürüyemiyordu. Tito onu sırtına aldı, güvenli bir çalılığın altına bıraktı. Kirpi, “Beni yarıştan bile önemli gördün, sağ ol dostum,” dedi.
Artık bitiş çizgisine yaklaşıyordu ki, tribünlerdeki kalabalığın içinden küçük bir çocuğun şapkasının rüzgârla havalanıp uçtuğunu gördü. Yarışı izlemeye gelen komşu köyden bir çocuktu. Tito aniden yön değiştirip şapkayı yakaladı, çocuğun başına geri taktı. Çocuk gülerek,
— “Sen bir yarışçıdan çok daha fazlasısın!” dedi.
Tito nihayet bitiş çizgisine vardığında, Kaplumbağa Kapa çoktan geçmişti. Kalabalık şaşkınlıkla,
— “Tito, nasıl oldu bu? Sen en hızlısındın!” diye sordu.
Tito başını dik tutarak gülümsedi:
— “Bazen kazanmak, en hızlı olmak değildir. Bugün yolda dört farklı cana yardım ettim. Onların yüzündeki mutluluk, bana altın madalyadan daha değerli.”
Kaplumbağa Kapa yanına gelip patisini Tito’nun omzuna koydu:
— “Haklısın dostum. Bugün yarışın gerçek galibi sensin.”
O günden sonra Tito, yalnızca hızıyla değil, kalbinin büyüklüğüyle de tanındı. Ve her yıl yapılan yarışta, kim birinci olursa olsun, herkes asıl zaferin yardım edebilmeyi seçenlerde olduğunu bilirdi.
Hızlı Masal
HizliMasal.com olarak, size en güzel masalları paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
© 2025. All rights reserved.
iletisim@hizlimasal.com