Okyanus sabah ışıklarıyla mavi bir ipek gibi parlıyordu. Dalgaların yumuşak devinimi, mercanların arasından süzülen balık sürülerinin gölgeleriyle birleşince sanki suyun altı başlı başına bir şehir gibiydi. Mercan kuleleri, yosun bahçeleri, inci dolu mağaralar… Ve bu rengârenk dünyada, parlak kırmızı pullarıyla dikkat çeken küçük ama cesur bir balık yaşıyordu: Miro.
Miro, sürüsündeki diğer balıklardan farklıydı. Onlar genelde güvenli mercanların arasında yüzüp küçük kabukluları yer, tehlikeden uzak dururlardı. Ama Miro’nun içinde bitmeyen bir merak vardı. Ufka doğru bakar, derin maviliğin ardında neler olduğunu hayal ederdi. Bir gün en yakın arkadaşı Luma ona yaklaştı:
— “Yine uzaklara bakıyorsun Miro. Ne bulacağını sanıyorsun ki?”
— “Belki yeni bir mercan şehri… belki efsanevi Işık Mağarası… Kim bilir, belki de kayıp inci adası!”
Luma endişeyle başını salladı:
— “Buralar güvenli. Okyanus büyük ve tehlikeli.”
Ama Miro kararını vermişti. Ertesi sabah güneş suya altın parıltılar saçarken, sürüden ayrıldı. Önce yosun ormanlarını geçti, arada minik karideslerle selamlaştı. Sonra taş kemerli bir mağaradan geçerken yaşlı bir deniz kaplumbağası Taro ile karşılaştı.
— “Nereye gidiyorsun küçük balık?” diye sordu Taro.
— “Keşfe! Yeni yerler göreceğim.”
Taro gülümsedi:
— “Cesaretin büyük… ama unutma, bazen en değerli keşif, yolda tanıştıkların olur.”
Miro yoluna devam etti. Bir süre sonra suyun soğuduğunu hissetti. Önünde dev bir karanlık boşluk vardı: Derin Çukur. Etrafı sessizdi, sadece uzaklardan bir balinanın şarkısı geliyordu. Miro biraz ürperdi ama geri dönmedi. Çukurun kenarında, siyah-beyaz çizgili Zeno adında bir vatoz bekliyordu.
— “Geçmek istiyorsan dikkatli ol,” dedi Zeno. “Burada akıntılar serttir.”
Miro, Zeno’nun yardımıyla çukurun karşısına geçti. Teşekkür edip yoluna koyuldu.
Derin maviliğin ortasında parlayan bir ışık gördü. Yaklaştıkça bunun Işık Mağarası olduğunu fark etti. Mağaranın tavanında milyonlarca minik fosforlu canlı parlıyor, suya yıldızlı gece görünümü veriyordu. Miro büyülenmişti. Ama o sırada içeriden yardım isteyen bir ses duydu:
— “Yardım edin!”
Sesin geldiği yere yüzdüğünde bir istiridye gördü. Kabuğu bir balık ağına sıkışmıştı.
— “Dayan!” dedi Miro. Küçük ama hızlı hamlelerle ağı çözmeyi başardı. İstiridye minnetle gülümsedi:
— “Teşekkürler cesur balık. Bu inciyi al. Sana yolunda şans getirecek.”
Miro inciyi alıp yola devam etti. Döndüğünde sürüsü onu merakla karşıladı. Luma,
— “Başardın mı? Korkmadın mı?” diye sordu.
— “Korktum… ama korkunun ötesinde gördüklerim her şeye değdi. Işık Mağarası, yeni dostlar ve… bu inci.”
O günden sonra Miro, “Okyanusun Cesur Kaşifi” olarak anıldı. Herkes ona bakıp cesaretin ve merakın birleştiğinde neler başarılabileceğini hatırladı.
İkinci Macera: İnci ve Büyük Kurtuluş
Aradan haftalar geçti. Bir sabah okyanusun rengi değişti. Normalde pırıl pırıl olan su, bulanık ve griye dönmüştü. Mercanlar rengini kaybetmeye başlamış, küçük balıklar telaş içinde sağa sola kaçışıyordu. Sürünün yaşlı bilgesi Nara,
— “Bu, Büyük Gölgeler’in işareti… Sürümüzü korumalıyız,” dedi.
Büyük Gölgeler, efsanelerde geçen, okyanusun dibinden gelen devasa gölge sürüleriydi. Önlerine çıkan her şeyi örter, yosunlardan mercanlara kadar her yeri kaplardı.
Miro ileri atıldı:
— “Belki bu inci bir işe yarar. Işık Mağarası’nda gördüğüm o ışık… inciyle birlikte daha da parlayabilir!”
Luma endişeliydi:
— “Ya işe yaramazsa? Ya seni gölgeler yutarsa?”
— “Okyanusu korumak için denemeliyim,” dedi Miro kararlılıkla.
Miro inciyi alarak Taro’nun yanına gitti.
— “Taro, bana Işık Mağarası’na kadar eşlik eder misin?”
— “Tabii ki, cesur balık,” dedi kaplumbağa, dev kabuğuyla önüne geçerek.
Işık Mağarası’na vardıklarında inciyi mağaranın ortasına bıraktılar. Milyonlarca fosforlu canlı inciyi aydınlatmaya başladı. İnci, suyun her damlasına yayılan dev bir parıltı saçtı. Işık, okyanusun derinliklerine kadar ulaştı.
Büyük Gölgeler bu parlaklığa dayanamayıp geri çekildiler. Sürünün evi, mercan bahçeleri ve yosun ormanları kurtuldu.
Sürü, Miro’nun etrafında toplandı. Nara,
— “Sen sadece bir kaşif değil, aynı zamanda bir kurtarıcısın,” dedi.
Luma gülerek,
— “Ben bile artık uzaklara bakmaya başladım,” diye ekledi.
O günden sonra Miro’nun hikâyeleri sadece kendi sürüsünde değil, tüm okyanus boyunca anlatılır oldu. Ve inci, mercanların ortasında, bir cam fanusun içinde sergilendi; cesaretin ve dostluğun sembolü olarak.
Hızlı Masal
HizliMasal.com olarak, size en güzel masalları paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
© 2025. All rights reserved.
iletisim@hizlimasal.com