O gün, evin içinde hafif bir telaş vardı. Baharın ilk günleri gelmiş, pencerelerden içeri giren güneş ışıkları toz zerreciklerini altın gibi parlatıyordu. Bahçede erik ağacı çiçek açmış, dallarındaki beyaz çiçekler hafif rüzgârla dans ediyordu. Evden mis gibi taze kek kokusu yayılıyor, mutfakta annelerinin şarkı söyleyerek hazırladığı öğle yemeğinin sesleri duyuluyordu.
Ama o sabahın asıl ilginç yanı, babalarının erkenden kalkıp tavan arasına çıkmasıydı. Normalde oraya nadiren giderdi, üstelik kimseye haber vermeden çıkmazdı. Kerem (12 yaşında) ve kardeşi Elif (9 yaşında) merakla yukarıdan gelen sesleri dinliyorlardı. Ahşap zeminin gıcırtıları, kutuların hafifçe sürüklenmesi, metal bir şeyin tıkırtısı…
Kerem, merdivenin yanına yanaşıp yukarıya baktı. Babaları, elinde tozlu, eski bir ahşap sandıkla geri iniyordu. Sandığın üzerinde solmuş bir harita işareti vardı ve kilidi pas tutmuştu. Babaları, sandığı koltuğun yanına koydu, üzerindeki tozu üfledi.
— “Bu… ailemizin sırrı,” dedi hafif bir gülümsemeyle. “Ama zamanı gelmeden açılmamalı.”
Elif dayanamadı.
— “Neden? İçinde ne var?”
Baba, gözlerini hafifçe kıstı.
— “Bir hazine. Ama altın veya mücevher değil… Daha değerli bir şey. Fakat onu bulmak için önce doğru zamanı beklemek, doğru yolu bilmek gerekir.”
Kerem ve Elif, bu sözleri duyunca birbirlerine baktılar. İkisinin de gözlerinde aynı merak kıvılcımı vardı. Babaları, sandığı tekrar tavan arasına taşıyıp kapıyı kilitledi. Ama bu, çocukların merakını daha da arttırmıştı.
O gece Kerem, yatağında dönüp durdu. Kafasında babasının sözleri yankılanıyordu: “Daha değerli bir şey…” Elif ise sabah kahvaltıda Kerem’e eğilip fısıldadı:
— “Bence sandığın içinde bir define haritası var. Belki de bizim ailemiz eskiden korsandı!”
Kerem kaşlarını kaldırdı.
— “Ya da… dedemiz eskiden kaşifti. İçinde eski yolculuk notları, fotoğraflar, belki de sihirli bir şey vardır.”
İki kardeş, öğleden sonra gizlice plan yapmaya karar verdiler. Anne mutfakta meşgulken, baba bahçede odun kesiyordu. Kerem, merdiveni sessizce tavan arasına dayadı. Elif, “Nöbetçiyim” dedi. Kerem yukarı çıkıp sandığı buldu ama kilidi açmak mümkün değildi. Üzerindeki paslı kilit, yılların izini taşıyordu.
Tam o sırada, sandığın yanına iliştirilmiş küçük bir not fark etti. Üzerinde babalarının tanıdık el yazısıyla şu yazıyordu:
“Hazinenin kapısı, sadece kardeşlerin birlikte attığı üç adımla açılır.”
Kerem şaşkınlıkla notu Elif’e gösterdi. Üç adım… Ne demekti bu? Birlikte düşünmeye başladılar. Evdeki eski aile fotoğraflarına baktılar, bahçedeki salıncağı saydılar, babalarının onlara anlattığı eski hikâyeleri hatırladılar.
Sonunda, babalarının eskiden anlattığı bir hikâye geldi akıllarına: “Üç adım ileri, bir adım geriye…” Bu, dedelerinin hazine bulmak için kullandığı gizli yürüyüş şekliydi. Demek ki bu hareketi sandığın önünde yapmaları gerekiyordu.
Gece yarısı, herkes uyurken sessizce tavan arasına çıktılar. Ay ışığı küçük pencereden içeri sızıyor, sandığın üzerinde gümüş bir parıltı oluşturuyordu. Kerem ve Elif, yan yana durdu. Üç adım ileri, bir adım geri… Sandığın kilidi hafifçe tık etti ve kendiliğinden açıldı.
İçinden ne mi çıktı? Altın veya mücevher değil… Ama daha değerliydi: eski aile mektupları, dedelerinin gençlik günlerinde tuttuğu günlükler, eski siyah-beyaz fotoğraflar, ve en altta, kadife bir kese içinde parlak bir pusula.
Pusulanın kapağında şu yazıyordu:
“Bu pusula altını göstermez… ama sizi her zaman ailenizin kalbine götürür.”
Kerem ve Elif, mektupları okuyarak dedelerinin maceralarını öğrendiler: fırtınalı denizlerde yolculuklar, dağ köylerinde yardım ettiği insanlar, gizemli ormanlarda kurtardığı hayvanlar… Ve fark ettiler ki hazine, ailenin geçmişi, anıları ve birbirlerine olan bağlarıydı.
Ertesi sabah babaları onları gülümseyerek karşıladı.
— “Demek sonunda buldunuz,” dedi. “Bu hazineyi saklamamın nedeni, değerini anlamanız içindi. Altın kaybolur, ama aile bağları sonsuza dek sürer.”
Kerem, pusulayı eline alıp gülümsedi.
— “Baba… biz bu hazineyi asla kaybetmeyeceğiz.”
O gün, üçü birlikte bahçedeki erik ağacının altına oturup mektupları okudular. Güneş batarken, gökyüzü turuncu ve pembe renklere büründü. Ve Kerem o an anladı: Gerçek hazine, yan yana oturdukları, birlikte güldükleri bu andı.
Hızlı Masal
HizliMasal.com olarak, size en güzel masalları paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
© 2025. All rights reserved.
iletisim@hizlimasal.com