Bizim evimiz, kasabanın kenarındaki küçük bir tepede, önü kır çiçekleriyle dolu geniş bir bahçeye bakan eski ama sıcacık bir evdi. Bahçede her mevsim başka bir güzellik olurdu; ilkbaharda mor menekşeler, yazın papatyalar, sonbaharda sararmış yapraklar, kışın ise incecik kar taneleri. Evimizin mutfağı ise, çocukluğumun en güvenli yeri, en tatlı kokuların toplandığı sihirli bir odaydı.
O sabah uyandığımda dışarıda hafif bir yağmur yağıyordu. Penceremdeki damlalar minik yarışlar yapıyor, hangisinin önce aşağı ineceğini merak ediyordum. Ama bir süre sonra mutfaktan gelen kokular, beni yatağımdan çekip aldı. Tereyağında kızaran ekmek kokusu, taze demlenmiş çayın buharına karışıyordu.
Ayaklarımı sürüyerek mutfağa girdiğimde annem, önlüğünü takmış, masanın üzerinde kocaman bir deftere eğilmişti. Defterin kenarları altın yaldızlıydı ve kapağı, elle çizilmiş kalplerle süslenmişti. Annem bana fark etmeden sayfaları çeviriyor, bazı satırların altını kalemle çiziyordu.
— “Anne, ne yapıyorsun?” diye sordum, sandalyeye tırmanıp yanına otururken.
Annem başını kaldırdı, gözlerinin içi hafifçe parladı. Dudaklarının kenarında sıcacık bir gülümseme vardı.
— “Sana söyleyecek özel bir şeyim var, Mert,” dedi. “Bu defter… sevgi formülüm.”
Şaşkınlıkla baktım.
— “Formül mü? Hani matematik gibi mi?”
— “Hayır,” dedi gülerek, “bu formül, hayatımızı güzelleştiren, bizi mutlu eden şeylerin tarifi.”
Bir an düşündüm.
— “Peki içinde çikolata var mı?” diye sordum, hafifçe kıkırdayarak.
— “Olabilir,” dedi göz kırparak, “ama en önemlisi, çikolatanın bile tatlanacağı şeyler var.”
Annem mutfak dolaplarını açmaya başladı. İlk olarak kocaman bir kavanoz bal çıkardı. Balın altın rengi mutfak ışığında parladı. Kaşığı kavanoza daldırıp balı kocaman cam kaseye dökerken, “Bu tatlı sözler için,” dedi. “Ne olursa olsun birbirimize tatlı sözler söylemeyi unutmayalım.”
Sonra, küçük işlemeli bir kese çıkardı. İçinden tarçın aldı; keskin ve sıcak kokusu tüm mutfağa yayıldı.
— “Tarçın, cesaret verir,” dedi. “Korktuğun zaman seni ısıtır, güçlendirir.”
Buzdolabından küçük bir şişe limon suyu aldı.
— “Limon, zor zamanlarda bile içimizi ferahlatır. Hayat her zaman tatlı olmayabilir ama ekşi anlar da bize değerli şeyler öğretir.”
Kasede bal, tarçın ve limon birleşti. Kaşıkla karıştırırken annem bana baktı.
— “Ama Mert, bu formül hâlâ eksik,” dedi. Sonra mutfak çekmecesinden küçük renkli kâğıtlar çıkardı. Her kâğıtta başka bir cümle yazılıydı: “Sen değerlisin.”, “Başarabilirsin.”, “Seni seviyorum.”
Birini bana uzattı.
— “Bunu cebine koy. Ne zaman üzülürsen oku.”
Kâğıtta şu yazıyordu: “Gülüşün dünyayı güzelleştirir.” O an nedense içim sıcacık oldu.
Annem, “Şimdi gözlerini kapat,” dedi. Ellerimizi birbirine kenetledik.
— “Formülün son malzemesi, en güçlü şey… gülümsemek.”
Gözlerimizi açtığımızda annem bana sarıldı.
— “İşte şimdi tamam,” dedi. “Bu formül, bizim aramızdaki bağı hiç koparmayacak.”
O günden sonra, ne zaman üzülsem o kâğıdı çıkarıp okurdum. Annemin gözlerindeki sevgi dolu bakışı hep hissederdim.
Ve artık biliyorum ki, annemin sevgi formülü defterde yazılı değil… kalbimizde saklı.
Hızlı Masal
HizliMasal.com olarak, size en güzel masalları paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
© 2025. All rights reserved.
iletisim@hizlimasal.com