Bir zamanlar, uzak bir krallıkta, kışın ilk kar tanelerinin düştüğü bir gün, kraliçe pencere kenarında dikiş dikiyormuş. Kar taneleri gökyüzünden tüy gibi süzülürken parmağı iğneye batmış ve üç damla kan, beyaz karın üzerine düşmüş. Kraliçe o manzaraya bakıp dilemiş:
— Keşke bir kızım olsa… Tenleri kar gibi beyaz, dudakları kan gibi kırmızı, saçları abanoz gibi siyah…
Bir süre sonra dileği gerçekleşmiş. Dünyaya gelen bu güzel kıza Pamuk Prenses adını vermişler.
Yıllar geçmiş, Pamuk Prenses güzelliğiyle krallığın en parlak çiçeği gibi açmış. Fakat annesi erken yaşta ölmüş, babası da başka bir kadınla evlenmiş. Yeni kraliçe dışarıdan zarif görünse de içinde kıskançlıkla yanan, kendini beğenmiş biriydi. En çok da sihirli aynasına güvenirdi. Her gün aynaya bakar, tatlı ama kendinden emin bir sesle sorardı:
— Ayna ayna, söyle bana… Bu diyarda en güzeli kim?
Ayna her zaman:
— Sizsiniz kraliçem, derdi.
Ta ki bir gün, ayna başka bir isim söyleyene kadar…
— Kraliçem… ama Pamuk Prenses sizden daha güzel.
Kraliçenin yüzü soğuk bir taş gibi sertleşmiş. Öfkeyle avcısını çağırmış ve fısıldamış:
— Onu ormana götür ve… geri dönmesini engelle!
Ama avcı, Pamuk Prenses’in masum bakışlarına dayanamamış.
— Kaç, güzel kız, demiş. Bu ormanın derinliklerinde saklan, kraliçeden uzak dur!
Pamuk Prenses, gözyaşlarını silerek ormanın içine dalmış. Ağaçların gövdeleri dev sütunlar gibi yükseliyor, dallar fısıldaşır gibi hışırdıyordu. Ayaklarının altında yapraklar hışırtılar çıkarıyor, uzaklardan baykuş sesleri geliyordu. Uzun bir yürüyüşten sonra küçük, sevimli bir kulübeye rastlamış.
Kapısı küçücük, pencereleri yuvarlaktı. İçeri girince her şeyin minicik olduğunu fark etmiş: Yedi tane sandalye, yedi minik tabak, yedi tane yatak… “Bunlar çocuk evi olmalı” diye düşünmüş. Çok yorgun olduğu için bir yatağa uzanıp uyuyakalmış.
Akşam olunca, kulübenin sahipleri gelmiş: Yedi cüce! Madenlerde altın arayan bu iyi kalpli cüceler, evlerinde genç bir kız bulunca çok şaşırmış. Pamuk Prenses başına gelenleri anlatınca, cüceler ona burada kalmasını önermişler:
— Biz çalışırken evimize bakarsın, biz de seni koruruz.
Böylece Pamuk Prenses, cücelerle yaşamaya başlamış. Fakat sarayda, sihirli ayna her zamanki gibi kraliçeye gerçeği söylemiş:
— Kraliçem… Pamuk Prenses hâlâ yaşıyor. Ve sizden daha güzel.
Kraliçe öfkesinden kıpkırmızı olmuş. Kılık değiştirip ormana gitmiş. İlkinde yaşlı bir satıcı gibi davranmış ve Pamuk Prenses’e sıkıca bağlanan zehirli bir korsaj vermiş. Pamuk Prenses bayılmış, ama cüceler gelip onu kurtarmış. İkinci kez tarak satıcısı gibi gelmiş, Pamuk Prenses’in saçına zehirli bir tarak takmış. Yine cüceler yetişmiş.
En sonunda kraliçe, büyülü bir elma hazırlamış: Yarısı kırmızı ve parlak, yarısı masum görünen beyaz… Elmayı ısıran Pamuk Prenses anında yere düşmüş. Bu kez cüceler onu ne kadar sarsalar da uyandıramamışlar.
Günler geçmiş, cüceler Pamuk Prenses’i camdan yapılmış bir tabut içinde ormanın ortasında saklamış. Bir gün yakışıklı bir prens, ormanda dolaşırken bu güzel kızı görmüş. Onu görünce kalbi titremiş. Cücelere kızı saraya götürmek istediğini söylemiş. Tabut taşınırken, elmanın parçası Pamuk Prenses’in boğazından çıkmış ve gözleri açılmış.
Prens’le göz göze geldiklerinde Pamuk Prenses gülümsemiş. Krallığa dönüp evlenmişler. Kraliçe ise aynasının artık ona hiç yalan söylemediğini öğrenmiş… çünkü artık krallığın en güzeli Pamuk Prenses’ti.
Ve onlar sonsuza dek mutlu yaşamışlar.
Hızlı Masal
HizliMasal.com olarak, size en güzel masalları paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
© 2025. All rights reserved.
iletisim@hizlimasal.com