Hayvanlar ertesi sabah, ormanın ortasındaki geniş açıklıkta toplandılar. Açıklığın ortasında yuvarlak bir taş vardı; Baykuş oraya kondu ve kanatlarını iki yana açtı.
— “Hoş geldiniz, orman orkestrasının ilk provası başlıyor!” dedi.
Serçe hemen öne atıldı:
— “Ben sabah şarkımı söyleyeyim, herkes bana eşlik etsin.”
Kurbağa kaşlarını çattı:
— “Hayır! Önce ritim gerekir. Ben vıraklayacağım, siz üstüne şarkı söyleyin.”
Tilki gülerek kuyruğunu salladı:
— “Siz daha başlamadan kavga ediyorsunuz. O zaman ben giriş yaparım, siz devam edersiniz.”
Baykuş kanadını kaldırdı:
— “Sessizlik! Hepiniz sırayla çalacaksınız. Önce ritim, sonra melodi, en son süslemeler.”
İlk denemede tavşan, patileriyle yere hızlı hızlı vurdu. “Tık-tık-tık!” diye düzenli bir ritim tuttu. Arkadan kurbağa vıraklamaya başladı. Serçe cıvıldamaya çalıştı ama kurbağanın sesi o kadar yüksek geldi ki serçe kendi sesini duyamadı.
— “Böyle olmaz! Kimse beni dinlemiyor,” diye bağırdı serçe.
Kurbağa da kızdı:
— “Benim sesim doğal olarak güçlü, ne yapabilirim?”
İkinci denemede tilki uzun ulumalarla giriş yaptı. Ormanın içinde yankılanan bu ses tavşanın ritmini bozdu, tavşan da yanlış yerde zıpladı ve ritim karıştı. Sincap sinirlendi:
— “Bana sıra gelmeden şarkı bitiyor!”
Baykuş derin bir nefes aldı:
— “Görüyorum ki, hepiniz tek başınıza iyi çalıyorsunuz ama birlikte çalışmakta zorlanıyorsunuz. Orkestra olmanın sırrı dinlemektir.”
Üçüncü denemede herkes Baykuş’un dediğini yaptı. Tavşan yavaş ritim tuttu, kurbağa ona uydu. Serçe melodiyi yumuşattı, tilki ise aralara tatlı ulumalar ekledi. Sincap da iki taşın arasında tıkırtılar yaparak şarkıya renk kattı. Bir süre sonra ortaya gerçekten hoş bir müzik çıktı.
Provalar günlerce sürdü. Her gün sesler biraz daha uyumlu hale geldi. Hatta bazı hayvanlar kendi enstrümanlarını yaptı: Kirpi dikenlerini minik bir arp gibi tıngırdattı, sincap kozalakları marakas gibi salladı, kaplumbağa kabuğunu davul yaptı.
Büyük konser günü geldiğinde ormanın her köşesinden hayvanlar açıklığa toplandı. Gökyüzü açık, hava yumuşacık, kuşlar bile normal ötüşlerini bırakıp dinlemeye hazır bekliyordu. Baykuş kanatlarını açtı:
— “Orman Orkestrası, başla!”
İlk ritmi tavşan verdi: “Tık… tık… tık…”
Üzerine kurbağa, yumuşak ama net bir “Vırak…” ekledi. Serçe zarif melodisini söyledi, tilki ulumasını tam yerinde ekledi. Kirpinin tıngırtıları, sincabın marakas sesi, kaplumbağanın davulu… Hepsi bir araya geldiğinde, orman daha önce hiç duymadığı bir müzikle doldu.
Dinleyenler büyülenmişti. Yaşlı kaplumbağa gözlerinden yaşlar gelerek,
— “Bu ormanın sesi bu işte…” dedi.
Konser bittiğinde herkes ayakta alkışladı. Serçe, kurbağa ve diğerleri birbirine baktı. O gün hepsi aynı şeyi anlamıştı:
Tek başına ne kadar yetenekli olursan ol, en güzel müzik başkalarıyla uyum içinde çaldığında çıkar.
Ve o günden sonra, ormanın sesi artık sadece ayrı ayrı öten hayvanların değil, birlikte kurdukları dostluğun melodisiydi.
Hızlı Masal
HizliMasal.com olarak, size en güzel masalları paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
© 2025. All rights reserved.
iletisim@hizlimasal.com