Ormanın en sessiz köşesinde, sazlıklarla çevrili küçük bir gölet vardı. Bu gölette Tospik adında yaşlı, yeşil kabuklu bir kaplumbağa yaşardı. Tospik diğer kaplumbağalar gibi bütün gününü güneşlenerek ve yavaş yavaş yüzerek geçirirdi… ama içinde herkesten sakladığı kocaman bir hayali vardı: uçmak.
Her sabah gökyüzünde süzülen kuşları izler, içinden “Keşke ben de onlar gibi bulutların arasında dolaşabilsem,” diye geçirirdi. Bir gün kurbağa komşusu Tıpır onu uzun uzun gökyüzüne bakarken yakaladı.
— “Ne var orada? Bulut mu sayıyorsun?” diye sordu Tıpır.
— “Bulut saymıyorum… hayal kuruyorum,” dedi Tospik.
— “Hayal mi? Neyin hayali?”
Tospik biraz utangaç: “Uçmak istiyorum.”
Tıpır kahkaha attı: “Sen kaplumbağasın! Uçmak sana göre değil.”
Tospik bu cevabı defalarca duymuştu. Sincap Mırmır, ördek Gaga, hatta bilge Baykuş bile “Olmaz” demişti. Ama Tospik inatçıydı. “Kanadım yok diye hayalimi bırakacak değilim,” diye mırıldandı kendi kendine.
O akşam güneş batarken, Tospik uzun uzun gökyüzünü seyretti. Kuşlar yuvalarına dönüyor, rüzgâr hafifçe sazları hışırdatıyordu. O kadar çok uçmayı düşündü ki, gözleri kapandığında kendini bulutların üzerinde buldu.
Başta nerede olduğunu anlamadı. Ayaklarının altı yumuşacıktı, sanki pamuktan bir yolda yürüyordu. Sonra fark etti ki… kabuğu hafiflemiş, sanki balon gibi şişmişti! Adımlar atarken havalanıyor, biraz kanat çırpınca daha da yükseliyordu.
— “Yok artık… uçuyorum!” dedi şaşkınlıkla.
Tam o sırada yanından bembeyaz bir martı geçti.
— “Hey! Sen kaplumbağasın, burada ne işin var?”
— “Rüyamda uçuyorum sanırım,” dedi Tospik.
Martı gülümsedi: “O zaman seni gökyüzü turuna çıkarayım!”
İkili bulutların arasından geçerken renkli bir gökkuşağına rastladılar. Gökkuşağının başında bir sincabın bilet sattığını gördüler.
— “Gökkuşağı Ekspresi’ne hoş geldiniz! Hangi renkten gitmek istersiniz?” diye sordu sincabın biri.
Tospik şaşkın: “Renkler nereye götürüyor?”
Sincap tek tek açıkladı: “Kırmızı seni Güneşin Sarayı’na, mavi Rüzgârlar Diyarı’na, yeşil ise Şarkı Söyleyen Ağaçlar Ormanı’na götürür.”
Tospik düşündü: “Ben mavi istiyorum. Rüzgârlarla tanışmak isterim.”
Mavi yoldan ilerlerken gökyüzünde kocaman, pofuduk bir balina bulut belirdi. Balina ağır bir sesle:
— “Merhaba küçük dostum. Sırtıma otur, seni rüzgârın şehrine götüreyim,” dedi.
Tospik hemen atladı. Yol boyunca balina ona gökyüzündeki sırları anlattı; yağmurun nasıl doğduğunu, yıldırımların neden kızdığını…
Rüzgâr Şehri’ne vardıklarında Tospik gözlerine inanamadı. Dev yel değirmenleri dans ediyor, uçurtmalar kendi kendine şarkı söylüyordu. Bir uçurtma yanına gelip:
— “Kaplumbağa olup uçmak nasıl bir his?” diye sordu.
Tospik gülerek: “Hayalini kurduğun bir şeyi yaşamak… en güzel his.”
Tam o anda gökyüzünde dev bir baykuş belirdi. Kanatları o kadar büyüktü ki, neredeyse tüm şehri kapladı.
— “Tospik, rüyaların gerçek olabilir… ama önce uyanmalısın,” dedi baykuş.
— “Ama… uyanırsam uçamam ki,” dedi Tospik üzgünce.
Baykuş gülümsedi: “Belki kanatların yok… ama yerde de gökyüzü gibi maceralar var.”
Tospik gözlerini açtığında yine göletteydi. Kurbağa Tıpır hemen yanına geldi.
— “Ne gördün rüyanda?”
— “Uçtum… balina bulutun sırtında, rüzgârların arasında…”
Tıpır şaşkın: “Gerçekte uçamazsın ama… belki sana bir uçurtma yaparız.”
Ve o günden sonra Tospik’in sırtına renkli bir uçurtma bağladılar. Gerçekte gökyüzünde süzülmese de, rüzgârla birlikte kabuğuna çarpan uçurtmanın sesi ona rüyasındaki hissi hatırlatıyordu. Her gün yeni hayaller kuruyor, belki bir gün, bir başka rüyada… yine bulutların arasına çıkacağını biliyordu.
Hızlı Masal
HizliMasal.com olarak, size en güzel masalları paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
© 2025. All rights reserved.
iletisim@hizlimasal.com