Gece, kasabayı kadife bir battaniye gibi sarmıştı. Pencerelerin ardında lambalar birer birer sönüyor, uzaklardan gelen cırcır böceklerinin sesi, hafif rüzgârın yapraklarda yarattığı hışırtıya karışıyordu. Ay, gökyüzünde parlak bir gümüş tepsi gibi asılı duruyor, etrafa solgun bir ışık yayıyordu.
On iki yaşındaki Deniz, yatağında dönüp duruyordu. Gözleri kapandığı an, rahatsız edici bir karanlık içine sızıyor, ardından ürkütücü sesler duyuyordu. Son günlerde neredeyse her gece aynı kâbusu görüyordu: dev gölgeler, sisin içinde ona doğru yaklaşıyor, fısıldayan sesler odasının duvarlarında yankılanıyordu.
O gece kâbus başladığında, işler farklı ilerledi. Sislerin arasından uzun boylu, pelerinli bir figür çıktı. Elinde, balık ağına benzeyen ama ışıl ışıl parlayan bir ağ vardı.
— “Korkma,” dedi derin ve sakin bir sesle, “Ben bir Rüya Avcısıyım. Adım Loryan. Kötü kabusları yakalar, onlara rüya diyarında yer açmam.”
Deniz şaşkınlıkla etrafına baktı.
— “Peki neden benim kabusum buraya geliyor?”
Loryan, ağını havaya kaldırıp parlak bir gölgeyi yakaladı. Gölge ağda kıvranarak yok oldu.
— “Bazı kabuslar yalnızca korkutmakla kalmaz… uyanık dünyaya sızmak ister. Senin kabusların, bu dünyanın kapısını aralamaya çalışıyor.”
Loryan, elindeki pusulaya benzeyen kristalden yapılmış bir cihazı Deniz’e uzattı.
— “Bu seni rüyaların kalbine götürecek. Orada ‘Kabusların Kaynağı’nı bulmalısın. Yoksa, korkuların sadece rüyanda değil, gerçek hayatında da büyür.”
Rüya Diyarı’na Yolculuk
Deniz, kristali avucuna aldığında etrafı aniden ışığa boğuldu. Kendini bambaşka bir yerde buldu. Gökyüzü, mor ve turuncu tonlarında dönüyor, yer ise yumuşak bulutlardan oluşuyordu. Uzaklarda uçan balinalar süzülüyor, gökyüzü adaları arasında köprüler uzanıyordu.
Fakat bu büyülü manzarada bir tuhaflık vardı: ufukta siyah bir yarık, gökyüzünü yutuyordu. Yarığın kenarından siyah dumanlar yükseliyor, rüya adalarının bazı kısımlarını çürütüyordu.
Loryan, Deniz’in omzuna dokundu.
— “Kaynak orada. Ama dikkat et, kabus muhafızları seni durdurmaya çalışacak.”
Yola koyuldular. İlk ada, devasa saat kuleleriyle doluydu. Her saat farklı yönde dönüyor, bazen ileri bazen geri işliyordu. Bir kuleye yaklaşırken, kapısından gölge zırh giymiş üç muhafız çıktı. Gözleri kırmızı parlıyor, ellerinde dumanlı mızraklar tutuyorlardı.
Deniz, Loryan’ın öğrettiği gibi derin bir nefes aldı. Avucundaki kristali havaya kaldırdı, kristalden yayılan ışık muhafızların üzerine düştü. Muhafızlar birer birer buhara dönüşüp kayboldu.
Adadan adaya geçtikçe manzara kararıyordu. Birinde dev tavşanlar gökyüzünde balonlarla uçuyor, diğerinde kitaplar kendi kendine şarkı söylüyordu. Ama her yerde kabus yarığının dumanı yayılıyordu.
Kabusların Kalbi
Sonunda yarığın tam kenarına ulaştılar. Burada, karanlık tahtta oturan dev bir figür vardı: yüzü maskeyle kaplı, kolları sis gibi uzayan Kabus Kralı.
— “Bu dünyada korkunun hükmü sonsuz olacak!” diye gürledi. “Ve sen, küçük çocuk, benim yeni kölem olacaksın!”
Loryan ağını fırlattı ama kabus kralı alev gibi parlayan zincirlerle onu yakaladı. Deniz yalnız kalmıştı. Kalbi deli gibi atıyordu. Elindeki kristal ısınmaya başladı. Dedesi ona çocukken hep şunu söylerdi: “Korkunun gözüne bakarsan, küçülür.”
Deniz, cesaretini toplayıp Kabus Kralı’nın gözlerine baktı.
— “Sen sadece korkularımın yansımasısın… artık seni istemiyorum!”
Kristalden patlayan ışık bütün yarığı doldurdu. Dumanlar çekildi, maskeler kırıldı, Kabus Kralı koca bir gölgeye dönüşüp yok oldu.
Gökyüzü yeniden maviye döndü, adalar parladı. Loryan, zincirlerden kurtulup gülümsedi.
— “Bunu başardın. Artık kabusların seni yönetemeyecek.”
Gerçek Dünyaya Dönüş
Deniz gözlerini açtığında sabah olmuştu. Yatağında, elinde küçük bir parça kristal vardı. Bu, rüya diyarından getirdiği tek şeydi. O günden sonra kabus görmedi, ama gördüğü her rüyanın köşesinde Loryan’ın siluetini seçebiliyordu.
Hızlı Masal
HizliMasal.com olarak, size en güzel masalları paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
© 2025. All rights reserved.
iletisim@hizlimasal.com