Gökyüzü, mor ile turuncunun birbirine karıştığı, yağmur öncesi ağır bir renge bürünmüştü. Vadinin üzerinde asılı duran bulutlar, sanki büyük bir fırtınayı bekliyordu. Eski taş okulun pencereleri rüzgârla titrerken, avluda üç kişi bir aradaydı: Deniz, Baran ve Lara.
Deniz, en çılgın fikirleriyle bilinen maceraperestti; cebinden daima metal parçalar, garip çarklar çıkarır, “Belki işe yarar” derdi. Baran, tam tersine, hesaplı, planlı ve soğukkanlıydı; bir harita ve pusula ver, dünyanın sonuna kadar yolunu bulurdu. Lara ise bu ikisini dengede tutan, zeki, hızlı düşünen ve en kritik anlarda doğru hamleyi yapan kişiydi.
O gün, okulun kütüphanesinde unutulmuş bodrum kapısını keşfetmişlerdi. Ahşap kapı gıcırdayarak açıldığında, basamaklar onları loş bir odaya indirdi. Duvarlar, tavanlara kadar uzanan kitap raflarıyla kaplıydı. Ortada, masa büyüklüğünde, bronzdan yapılmış, üzerinde dönen dişliler ve içinde ışık saçan sıvılar bulunan cam küreler vardı.
Lara, cihazın yanındaki plakayı okudu:
— “Kronos Kapısı… Zamanın kendisine açılan bir yol.”
Deniz’in gözleri parladı:
— “Hayatım boyunca böyle bir fırsat gelmedi! Çalıştıralım!”
Baran kaşlarını çattı:
— “Bilmiyoruz nasıl çalıştığını. Yanlış bir hamlede…”
Deniz, çoktan cihazın merkezindeki kolu çevirmeye başlamıştı.
Dişli sesleri odayı doldurdu. Altın bir ışık patlaması oldu. Kütüphanenin duvarları dalga dalga silinip gitti.
Gözlerini açtıklarında, iki güneşin altında, yeşil otlaklarda dolaşan dev dinozorlarla karşılaştılar. Lara hayranlıkla mırıldandı:
— “Mesozoik… milyonlarca yıl öncesi…”
Baran, cihazın üzerindeki göstergelere baktı:
— “Kötü haber… ayarlar bozulmuş. Zaman döngüsünde sıkıştık.”
Ve böylece, üçlü farklı çağlarda durmadan savruldu. Buz Çağı’nda mamut sürülerinden saklandılar. Orta Çağ’da yanlışlıkla bir krallığın casusları sanılıp zindana atıldılar. Geleceğin savaş alanında lazer patlamaları arasında hayatta kalmaya çalıştılar. Her çağda cihazın parçaları hasar gördü, her seferinde Baran tamir etti, Lara çevreyle iletişime geçti, Deniz ise akıl almaz planlarıyla kurtulmalarını sağladı.
Ama en zoru, cihazın onları bilinmeyen bir zamana fırlattığı son yolculuktu. Gözlerini açtıklarında, gökyüzü siyaha yakın mor bir renkteydi. Ufukta dev kuleler yükseliyordu, ama kuleler canlıydı — damar gibi kıvrılan, devasa yaratıklar tarafından inşa edilmişti. Havada yüzen taş adalar, etraflarında yıldırım halkalarıyla dönüyordu.
Tam önlerinde, gri zırh giymiş, yüzü maskeli bir adam belirdi.
— “Zamanın dışına hoş geldiniz. Buradan dönüş yok.”
Deniz kılıcını çekti:
— “Bizim için her zaman dönüş vardır.”
Adam gülümsedi:
— “O zaman Zaman Muhafızları’nı geçmek zorundasınız.”
Ardından, gökyüzünden ışık yarıkları açıldı ve içlerinden farklı çağlardan gelen savaşçılar, canavarlar, makineler indi. Dinozorlar, buzul ayıları, çelikten robotlar… Hepsi aynı anda saldırdı.
Baran cihazı tamir ederken bağırdı:
— “On dakikamız var, yoksa zaman sonsuza dek kapanacak!”
Lara, ışık okları fırlatan yaratıkların arasından koşturarak düşman hattını yardı. Deniz, devasa metal golemin sırtına atlayıp zayıf noktasına saldırdı. Her vuruşta gökyüzü sarsılıyor, adalar parçalanıyordu.
Sonunda Baran, son dişliyi yerine yerleştirdi. Ama cihazı çalıştırmak için birinin kolu çekmesi, diğerlerinin de onu koruması gerekiyordu. Lara ve Deniz, muhafız ordusunu durdurmak için sırt sırta savaştı. Lara, son düşmanı yere serdiğinde Deniz kolu çevirdi.
Altın ışık her şeyi yuttu.
Gözlerini açtıklarında, tekrar kütüphane bodrumundaydılar. Nefes nefeseydiler, üzerleri kesik, yanık ve toz içindeydi. Ama cihaz… tamamen sustu.
Deniz gülerek:
— “Bence biraz mola verelim.”
Baran gülümsedi:
— “Bir dahaki sefere, belki sadece pikniğe gideriz.”
Lara ise cihazın köşesinde hâlâ titreyen kırmızı ışığı fark etti: “Döngü tamamlanmadı.”
Üçü birbirine baktı. Ve o anda anladılar: Bu macera asla bitmeyecek.
Hızlı Masal
HizliMasal.com olarak, size en güzel masalları paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
© 2025. All rights reserved.
iletisim@hizlimasal.com